Hatıralar Hala Taze Duruyor

Güzel memleketimiz Bozkurt’umuz 11 Ağustos 2021’de çok ağır bir yara aldı. Karadeniz Bölgesi’nde etkili olan yoğun yağışlar, Ezine Çayı’nın taşmasına ve Bozkurt ilçesinin sular altında kalmasına yol açtı. Selin şiddeti o kadar büyüktü ki, birçok bina ve araç suya kapıldı, yollar ve altyapı büyük ölçüde tahrip oldu. Enkaz kaldırma ve arama kurtarma çalışmaları günlerce sürdü. Afet bölgesine çok sayıda arama kurtarma ekibi, iş makineleri ve gönüllüler sevk edildi.

Sel felaketinin ardından devlet ve yerel yönetimler, Bozkurt’u yeniden inşa etmek için yoğun bir çalışma başlattı. Yıkılan evlerin yerine yenileri inşa edildi, altyapı çalışmaları hızlandırıldı ve selden zarar gören yollar onarıldı. Ayrıca, sel felaketinin bir daha yaşanmaması için Ezine Çayı’nın taşkın koruma projeleri hayata geçirildi. Ancak, felaketin bıraktığı izlerin tamamen silinmesi için hâlâ zamana ihtiyaç var.

Bozkurt’ta hayat yavaş yavaş normale dönmeye çalışsa da, sel felaketinin hatıraları ve kayıpları unutulmuş değil. İlçede yaşayanlar, bu tür felaketlerin bir daha yaşanmaması için yetkililerden daha fazla önlem alınmasını talep ediyor. Ayrıca, doğal afetlere karşı toplumsal bilinç ve hazırlığın artırılması gerektiği konusunda görüş birliği sağlanmış durumda.

Kaybedilen canların, yıkılan evlerin ve kaybolan umutların ardından geriye kalan ise, Bozkurt halkının birbirine kenetlenerek gösterdiği dayanışma oldu. Gözyaşları, yalnızca acıyı değil, aynı zamanda umudu ve yeniden ayağa kalkma azmini de taşıyordu. Herkes bir şekilde bu felaketin yaralarını sarmak için el ele verdi. Geriye dönüp baktığımızda, o korkunç günlerin izleri hala taze ve hatıralar yüreklerde canlılığını koruyor.

Sel felaketinin 3 yıl sonrasında, Bozkurt’un sokaklarında yeniden hayatın izleri görünse de, yaşanan acılar ve kayıplar asla unutulmayacak. Bu olay, doğanın gücünü ve insanın kırılganlığını bir kez daha hatırlattı. Felaketin ardından Bozkurt halkı, geçmişin acılarını geride bırakmak ve geleceğe umutla bakmak için büyük bir mücadeleye girişti. Ancak, her yağmur damlasında, her taşan çayda, o korkunç günlerin anıları yeniden canlanıyor.

Sel haberini görev yerim olan Trabzon Çaykara’da öğrendiğimde büyük bir şok yaşamıştım. Gönülden bağlı olduğum Bozkurt’um ne hale gelmişti. İlk telefon görüşmemde karşımda ağlayan ve ne diyeceğini bilemeyen bir ses tonu bana Bozkurt yıkıldı diyordu. Göz görmeyince insan inanamıyor tabii. İlk görüntüler geldiğinde felaketin boyutları ortaya çıkmaya başlamıştı. Eş, dost, arkadaş, akraba artık kim varsa sorup sorgulamaya başladık ama kayıpların çok olduğu bilgisi gelmeye başlayınca ne his kaldı ne yürek. Her şey paramparçaydı. Sular birçok canı alıp götürmüştü. Cenabı-ı Allah milletimizi böyle büyük felaketlerle bir daha sınamasın.

İlk iş olarak elimizden bir şeyler gelir mi düşüncesiyle memleket yollarına düştük. Memlekete vardığımızda felaketin televizyonda görünenden çok daha büyük olduğunu yakından gördüm. Sular adeta tüm ilçeyi yutmuştu. Metrelerce yükselen su önüne kattığı her şeyi denize sürüklemişti. Haliyle kayıp çok fazlaydı. Güzel ilçemiz çamur deryasına dönmüştü. Elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalıştık. Devletimiz gerekeni yapmıştı. Tüm ekipler ve askerlerimiz sahadaydı. Türkiye’nin her yerinden yardım geliyordu. Milletimiz her zaman ki gibi üzerine düşeni fazlasıyla yapıyordu.

Benim gittiğim zaman diliminde sokaklarda gezmek yasaktı. Güvenlik önlemleri nedeniyle her sokakta güvenlik güçleri nöbetteydi. İlçemizin sadece girişi ve Abana İlçesi kullanıma açıktı. Hatıralarımızın olduğu her yer yok olmuştu adeta.

Aradan 3 yıl geçti ve Bozkurt yavaş yavaş eski günlerine dönmeye başladı. İlk iki yıl altyapı çalışmaları nedeniyle çamurdan ve tozdan göz gözü görmüyordu. 2024 yılı itibariyle tüm altyapı ve üstyapı çalışmaları büyük ölçüde tamamlandı.

Bu yazıyı yazarken sorgulamak istediğim bir konu var aslında. Uzun süredir Doğu Karadeniz Bölgesi’nde öğretmen olarak görev yapıyorum. Bu bölgede dere yataklarında dikkatimi çeken bir sistemden bahsetmek istiyorum. DSİ tarafından dereler üzerine kurulan Taşkın Erken Uyarı Sistemi.

Artvin, Rize ve Trabzon’da bazı dere yataklarında bu sistemi gördüm ve görüntüledim. Bu sistem bizim memleketimizde neden yok? Bu soruyu merak ettim ve buradaki DSİ yetkililerine sordum. Aldığım cevap ise Batı Karadeniz’de sel riskinin daha az olduğuydu !!!

Oysa ki son yıllarda özellikle Küresel Isınma ve İklim Değişikliği nedeniyle Batı Karadeniz’de çok şiddetli yağışlara ve taşkınlara şahit oluyoruz.

Taşkın Erken Uyarı Sistemi Ezine Çayı dahil, İnebolu, Abana, Çatalzeytin ve Ayancık hattı boyunca ya da Zonguldak-Sinop sahil hattındaki dere yataklarında kurulamaz mıydı?

Kafamda oluşan bu soruların cevaplanması ya da bu sitemin kurulması kayıpları geri getirmez ama her işi başından daha düzgün yapsak kötü mü ederiz?

Afetlerin şakası yok. Doğa ile barışık yaşamak zorundayız ve bu konuda Afet Eğitimi’nin ne kadar önemli olduğu ortada.

Bu büyük felaket neticesinde hayatını kaybedenlere Cenab-ı Allah rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun. Geride kalanlara sabırlar diliyorum.

Ülkemiz konumu ve coğrafi özellikleri nedeniyle farklı afet türlerinin görülme olasılığının yüksek olduğu bir ülke. Afetlere karşı hazırlıklı ve tedbirli olmak öncelikli vazifemiz. Doğanın bizlere sunduğu imkanları akıllı bir şekilde kullanmak zorundayız. Doğaya karşı yapılan her müdahale maalesef can ve mal kayıpları ile karşılık buluyor.

Aman dikkat edelim…


“Hazırlıklı olmak, afetlerle başa çıkmak demektir.”

— www.dogadankulture.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir